25 Kasım 2014 Salı

Cordelio'dan Karşıyaka'ya

Uzun süredir ihmal ettiğim bu kısa ömürlü bloğumu aldığım gazlarla devam ettirmeye karar verdim arkadaşlar. Buradan ozgrkdn'a motivasyonu için teşekkür ediyorum.
 
Bu yazı Karşıyakalı okuyucularım için geliyor. Karşıyaka. İzmir'in asi ve güzel çocuğu. Vapur sefasının baş rolü. Karşıyakalıların deyimiyle 35,5. Şimdi gelelim tarihçesine.

Karşıyaka, eski adıyla Cordelio 19. yüzyılın sonlarına dek bir yerleşim alanındansa mesire ve eğlence yeri olarak kullanılmakta. 18. yüzyılın sonuna kadar bu bölgeden gelip geçmiş ünlü batılı seyyahlar, Cordelio denilen bu cennet yeşili sahili anlatmadan edememişler. 18. yüzyılda Karşıyaka, özellikle zeytinleri ile ünlü bir köy olarak kayıtlara geçer. 1865 yılında geçen tren yolu, Karşıyaka’nın hızlı gelişmesine neden oluyor. 1884’te kurulan Hamidiye vapur şirketinin Karşıyaka’daki tahta iskeleye vapur seferlerine başlaması, gelişmeyi daha da hızlandırmış. Bu yıllarda Karşıyaka’da ikili bir yerleşim dokusu görülmekte. Sahil şeridinde, büyük arsalar alan Levantenler ve yabancı tüccarlar yalılar ve köşkler yapmaya başlar. İzmir Tümen Komutanı Giritli Ferik Hüseyin Hilmi Paşa ise Soğukkuyu civarını Türklerin iskânına açar.

Böylece yüzlerce yıl önceden Yamanlar’ın Alucra-Sıralı Köy yörelerinde yaşayan Türkler, yaygın bir şekilde Soğukkuyu’ya yerleşmeye başlar. Karşıyaka’nın ilk Belediye Başkanı Çömezzade Hacı Mehmet Efendi, 1874’te Soğukkuyu Cami’ni inşa eder ve beldeye büyük hizmetler verir. İzmir Tümen Komutanı Ferik Hoca Osman Paşa, tramvay caddesi üzerinde çarşıya doğru ikinci camiyi inşa eder. Bu yıllarda Levantenlerin mülkiyetindeki sahil evleri daha çok yazlık sayfiye olarak anılır, pazar günleri ise kordon boyu çok kalabalık ve şenlikli olur. Eski dönemlerde Papa Scala veya Papas Köyü olarak isimlendirilen Bostanlı ise Menemen’in karpuz ve kavunun boşaltıldığı, gemilere yüklendiği bir iskeledir.

Cumhuriyet döneminde Cordelio ismi değişmiş ve Karşıyaka olmuş. İzmirliler bir isim vermeye bile tenezzül etmeyip "karşı taraf" dercesine  Karşıyaka deyivermişler. Belki de Karşıyakalılar buna gıcık olup kendilerine 35,5 diyorlardır.
 
 
Yukarıdaki resim Levanten dönemi Karşıyaka'sında yalıda kimlerin yaşadığını gösteriyor. Meraklısı için güzel bir belge.
 
 
Yine Yalı'dan güzel bir resim.
  


Vapur iskelesi civarındaki çay bahçeleri. Benim çocukluğuma dek (1970'lerin başları) bu tahta sandalyeli çay bahçelerini hatırlarım. Ben çocuk kafayla pek hoşlanmazdım ama buraya gidip çay içer çiğdem çıtlatırdık.






Karşıyaka çarşı sokağından resimler. Keşke yine öyle olsaymış. Aşağıdaki resimler ise genelde genç bir cumhuriyet olan ülkemizin ilk  yıllarına ait. Eşsiz bir güzellik bence.







Ve gelelim Bostanlı'ya. O bölgeye ait eski resim bulmakta zorlandım arkadaşlar. Bulabildiğim resim ise Levanten değil çok sonraki dönemlere ait. Zaten resim olmaması normal çünkü her yer tarla. Zaten ismiyle müsemma: Bostanlı...


Bostanlı nasıl ama? Klasik geyik tabiriyle; o zamanlar tarlaları alsaydık şimdi trilyoner olmuştuk. Eskinin tarlası, şimdinin apartman blokları.

Şimdi de ibretlik iki resim geliyor arkadaşlar.


Karşıyaka çarşının girişi. Ne kadar sıcak, ne kadar güzel. Şimdi de aşağıya bakalım.


Resimler neredeyse aynı açıdan çekilmiş. Eski resimdeki soldaki Yunanca levhalı yapının yerinde ucube bir banka binası var şimdi. Eksik kalmasın diye hemen karşısına da başka bir ucubik banka binası yaptılar tabi. Modernliği beton yığını olarak algılama zihniyetinden nefret ediyorum. Neymiş ne olmuş güzelim yer. Sığ beyinli yöneticilerimiz rant uğruna bizleri beton yığınları içinde yaşamaya mecbur bırakmışlar.

 

2 yorum:

ozgrkdn dedi ki...

ah ben bu post'a yorum göndermez miyim) karşıyakamızı tanıtım yazın harika olmuş sevgili ayu, teşekkür bura'lı herkes adına))
ama en çok fotoğraflardaki insanların giysilerine ,zerafetlerine bakar mısınız? saygı duymamak elde mi? sağlıkla)

Depresif Ayu dedi ki...

teşekkür ederim efenim, beğenmene sevindim :)

dediğin gibi, eskilerin zerafetine laf yok ama ne yazık ki şimdi yerinde yeller esiyor. insanlar ayrı, yapılar ayrı zarif. ahhhhh diyorum...