Eskiden İzmir'in çok güzel yapılarla dolu olduğundan bahsettim ama bunlar nereye gitti değil mi? Ne yazık ki doğal bir süreç içinde yok olup gitmediler. Konu ne zaman mı başlıyor? İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922 tarihiyle.
Türk askerinin şehre girmesinden 4 gün sonra 13 Eylül sabahı İzmir'i yaktılar. Nasıl kıydılar bilmiyorum. O dönemin İngiliz konsolosunun beyanına, bir Levanten olan itfaiye şefinin raporuna ve bazı kişilerin ifadelerine göre Türk askeri kıyafeti giymiş 22 Ermeniymiş yakanlar; hatta sonradan itiraf etmişler. Zaten yangın Ermeni vatandaşların çokça yer aldığı Basmane civarında başlamış. Onların düşüncesine göre denizden esen rüzgarla alevler şehrin içlerine ilerleyecek ve Türk yerleşimleri yok olacakmış. Ama gel gör ki her zaman İmbat esip dururken o gün esmemiş ve güneyden esen rüzgar alevleri ters yöne yani Frenk mahallelerine götürmüş.
Ermeni ve Rum vatandaşlara göre de yangını Türkler çıkarmış. Bunları tabi ki net olarak bilemeyiz. Kimin yaktığı ve hangi gerekçeyle yaktığı da önemli değil. Olan İzmirimize olmuş. O güzellikleri hiç bir zaman göremeyeceğiz. Kül olup gittiler ne yazık ki. Yangın 4 gün boyunca söndürülememiş. Yukarıdaki fotoğraf yangının ikinci günü yani 14 Eylül günü çekilmiş.
Yangın sonrasında Pasaport. Soldaki yanıp yıkılmış bina pasaport kontrol binası, şimdiki vapur iskelesinin olduğu yer. Zaten bu bina nedeniyle o bölgeye İzmirliler Pasaport demiş.
Yine Pasaport civarına ait başka bir kare... Şimdi Pasaport'taki cafelere oturup içeceğimizi yudumlarken şehrimizin ne badireler atlattığını hatırlayıp çevremize başka gözle bakalım ve arada numune olarak kalan yapıların ne acılara şahit olmuş taşlarına en azından gidip bir dokunalım.
Alsancak civarından görüntüler.
Yukarıdaki resim Bellavista yani şimdiki Alsancak Gündoğdu'ya ait.
Yaralar çok hızlı sarılamamış haliyle. Sonuçta ulusça bir savaştan çıkmışız. Yukarıdaki fotoğraf 1933 yılında çekilmiş. Büyük yangından tam 11 yıl sonra. Ama sağda solda hala enkaz kalıntıları görülüyor. Güzelim Levanten evlerinin ve binalarının yerinde yeller esmekte ve geride kalanları da genç bir Cumhuriyet şehri olan İzmir'in imarı sırasında bizler yıkıp yerine yollar açıp garabet binalar dikmişiz. O dönem bulvarın adı İnönü Bulvarı imiş ama sonra Gazi Osman Paşa Bulvarı olarak değiştirilmiş. Resmin solunda görülen yapı Saint Polycarpe Kilisesi ve halen hizmet vermekte. Ve de hazır olun, sağ tarafta ilk baştaki yıkıntının olduğu yerde ise şimdi Hilton Oteli bulunmakta.
İç karartıcı bir sayfa oldu ama napayım, geçmişimizi iyisiyle kötüsüyle bilelim değil mi ama.