28 Ocak 2014 Salı

büyük izmir yangını

Eskiden İzmir'in çok güzel yapılarla dolu olduğundan bahsettim ama bunlar nereye gitti değil mi? Ne yazık ki doğal bir süreç içinde yok olup gitmediler. Konu ne zaman mı başlıyor? İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922 tarihiyle.


Türk askerinin şehre girmesinden 4 gün sonra 13 Eylül sabahı İzmir'i yaktılar. Nasıl kıydılar bilmiyorum. O dönemin İngiliz konsolosunun beyanına, bir Levanten olan itfaiye şefinin raporuna ve bazı kişilerin ifadelerine göre Türk askeri kıyafeti giymiş 22 Ermeniymiş yakanlar; hatta sonradan itiraf etmişler. Zaten yangın Ermeni vatandaşların çokça yer aldığı Basmane civarında başlamış. Onların düşüncesine göre denizden esen rüzgarla alevler şehrin içlerine ilerleyecek ve Türk yerleşimleri yok olacakmış. Ama gel gör ki her zaman İmbat esip dururken o gün esmemiş ve güneyden esen rüzgar alevleri ters yöne yani Frenk mahallelerine götürmüş.

Ermeni ve Rum vatandaşlara göre de yangını Türkler çıkarmış. Bunları tabi ki net olarak bilemeyiz. Kimin yaktığı ve hangi gerekçeyle yaktığı da önemli değil. Olan İzmirimize olmuş. O güzellikleri hiç bir zaman göremeyeceğiz. Kül olup gittiler ne yazık ki. Yangın 4 gün boyunca söndürülememiş. Yukarıdaki fotoğraf yangının ikinci günü yani 14 Eylül günü çekilmiş. 


Yangın sonrasında Pasaport. Soldaki yanıp yıkılmış bina pasaport kontrol binası, şimdiki vapur iskelesinin olduğu yer. Zaten bu bina nedeniyle  o bölgeye İzmirliler Pasaport demiş.


Yine Pasaport civarına ait başka bir kare... Şimdi  Pasaport'taki cafelere oturup içeceğimizi yudumlarken şehrimizin ne badireler atlattığını hatırlayıp çevremize başka gözle bakalım ve arada numune olarak kalan yapıların ne acılara şahit olmuş taşlarına en azından gidip bir dokunalım.
 
 
Alsancak civarından görüntüler.
 
 
 
 
Yukarıdaki resim Bellavista yani şimdiki Alsancak Gündoğdu'ya ait.
 
 
Yaralar çok hızlı sarılamamış haliyle. Sonuçta ulusça bir savaştan çıkmışız. Yukarıdaki fotoğraf 1933 yılında çekilmiş. Büyük yangından tam 11 yıl sonra. Ama sağda solda hala enkaz kalıntıları görülüyor. Güzelim Levanten evlerinin ve binalarının yerinde yeller esmekte ve geride kalanları da genç bir Cumhuriyet şehri olan İzmir'in imarı sırasında bizler yıkıp yerine yollar açıp garabet binalar dikmişiz.  O dönem bulvarın adı İnönü Bulvarı imiş ama sonra Gazi Osman Paşa Bulvarı olarak değiştirilmiş. Resmin solunda görülen yapı Saint Polycarpe Kilisesi ve halen hizmet vermekte. Ve de hazır olun, sağ tarafta ilk baştaki yıkıntının olduğu yerde ise şimdi Hilton Oteli bulunmakta.
 
İç karartıcı bir sayfa oldu ama napayım, geçmişimizi iyisiyle kötüsüyle bilelim değil mi ama.
 
 
 
 

25 Ocak 2014 Cumartesi

Mesela Saat Onda Buluşalım Kordon'da


Kordon... Şarkılara konu, filmlere set olmuş harika bir yer. Günümüze değin popülerliğini hiç yitirmemiş. Eskiden ağırlıklı olarak Levanten evlerinin yer aldığı bir bölge. Ama sadece bu değil tabi ki. Şehir kulüplerinden tutun tiyatro ve opera binalarının, otel ve restoranların bulunduğu şehrin prestij bölgesi.


İzmir genç bir Cumhuriyet şehriyken bile Kordon hala güzel.


1970'lerde çekilmiş bir fotoğrafta Kordon'u görmektesiniz. O güzelim yalılar yerine ucube şeklinde 8 katlı beton binalar dikilmiş. Kordon'un simgesi olan deniz dalgası şeklindeki kaldırım kaplamasının yerinde yeller esmekte şimdi. Anca küçük bir alanda varlığını koruyabildi ne yazık ki.

19. yüzyılın 3. çeyreğinde 2 İngiliz'in kurmuş olduğu Rıhtım Şirketi'nce körfezin bir kısmı doldurulmuş ve alan uzun süre bu formunu korumuştur.Ta ki 1990'lara kadar. O yıllarda ulaşımı rahatlatma gibi bir düşünceyle sahil yolu projesi geliştirilmiş, Konak'tan Üçkuyulara kadar proje gerçekleştirilmiş ancak kent halkının yoğun itirazları nedeniyle projenin geri kalanı askıya alınmıştır. Ama araç yolu yapılması düşüncesiyle yüzlerce yıldır niteliğini koruyan Kordon sahil şeridine tonlarca dolgu malzemesi çoktan dökülmüş, itirazlar sonucu yol projesi iptal edilip moloz döküm alanı rekreasyon alanı haline getirilmiştir. Şimdi özellikle yaz aylarında İzmirlinin çimenlere uzanıp dinlenebileceği bir alan haline getirilmiş ama ne yazık ki bölgenin denizle olan bağlantısı koparılmıştır.


Yine de Kordon her haliyle güzel. Hele sıcak yaz akşamlarında doyum olmuyor.
 
 
Başlıkta da kullandığım şarkıyı aşağıdaki linke tıklayarak dinleyebilirsiniz.
 
 
 


23 Ocak 2014 Perşembe

kimdir bu levantenler


İzmir'in levanten dönemine hayranım demiştim ya, o zaman öncelikle Levantenlerin kim olduğunu anlatayım dedim.

Levanten, kısaca doğuda yaşayan Avrupalılara verilen isim olmakta. Fransa'ya verilen ilk kapitülasyonlarla Osmanlı İmparatorluğunda faaliyet gösteren Fransız tüccarların fazla olmasının getirdiği alışkanlıkla başka ülkelerden gelen Avrupalılara da Frank (Fransız) sözcüğünden gelen Frenk adı verilir. Levantenlerin yaşadığı bölgelere Frenk mahallesi denilir. İzmir'de özellikle Punta'da (Alsancak) yer seçmişlerdir. Ama tabi ki bunun dışında Karşıya'ka, Buca ve Bornova'da da Levanten aileler yer seçmiştir.

Farklı ülkelerden gelen ve artık bir İzmirli olan  Levantenler, farklı ülkelerden olsalar bile kendi aralarında yaptıkları evliliklerle yeni kuşakların daha da kaynaşmasını sağlamışlardır. Levantenleri İzmir'de ağırlıklı bir nüfusa sahip olan Rumlar ve Ermenilerle karıştırmamak gerekir.

İzmir'de Türk nüfusunun hiç bir zaman ağırlıklı olmaması, Levantenler ile özellikle Rumların ve Ermenilerin sayısının çok fazla olması nedeniyle İzmir'de farklı bir kültür mozaiği oluşmuş ve Anadolunun genelinden farklı bir sosyal yapıya sahip olmuştur. Artık demografik yapı farklı olmasına rağmen kentimiz bu ruhunu kaybetmemiştir ancak bu nedenle en küçük bir konuda bile nedense aşağılama unsuruyuş gibi Gevur İzmir olarak adlandırılmasına neden olmuştur.

O dönemlerde kentin merkezi sayılan Alsancak bölgesinde Levantenler, Mithatpaşa ve Konak civarında Rumlar ve Yahudiler, Basmane civarında da Ermeniler ağırlıklı olarak yer almaktaydı. Türkler ise genellikle Kadifekale civarında bulunmaktaydı. 

1922 yılındaki büyük yangın sırasında Levanten hayatına dair neredeyse her şey yok olmuştur. Alsancak'ta kalan tek tük yapılar ise Cumhuriyet döneminde ranta yenik düşmüş, yıkılarak yerlerine duvar niteliğinde birbirinden çirkin beton apartmanlar dikilmiştir. Bunun haricinde Karşıyaka, Bornova ve Buca'da da o dönem sivil mimarisinin güzel örnekleri günümüze kadar gelebilmiştir.

Bundan sonraki yazılarımda sizlere bir tarih yolculuğu yaptırmaya çalışacağım arkadaşlar. İzmirimiz eskiden nasılmış hep beraber göreceğiz.



Yukarıdaki fotoğrafta Kordon'da yaşayan bir Levanten ailesini görmekteyiz.



21 Ocak 2014 Salı

dünden bugüne izmir


Depresif Ayunuz olarak yeni bir blog açtım arkadaşlar. İzmir ile ilgili bir blog. İzmir'in genelinden bahsedeceğim tabi ki ama özellikle bir dönemine ağırlık vermek istiyorum. Levanten dönemine. Hayran olduğum bir dönem bu.

1922 tarihinde büyük yangın olmasaydı, İzmir'in neredeyse yarısı yanmasaydı bu güzellikler günümüze dek gelecekti ve bizler o dönemin mimarisini  yansıtan Avrupai bir İzmir'i görebilecektik. Tamam bu mümkün olmadı belki ama en azından kentimiz ruhunu insanlarında yaşatıyor. Kim ne derse desin İzmirli özeldir. Türkiye genelinden farklıdır. Hoşgörülüdür çünkü. Rahattır. Yeniliklere açıktır. Ve göçle gelen kesim bile bu potada erir ve değişir. Bence bu kentli kişiliğimizi Levanten dönemi yaşam tarzına borçluyuz.

Burada neler mi göreceksiniz? Uzun süredir arşivlediğim 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarına ait fotoğraflarla geçmişimizi yansıtmaya çalışacağım. Sadece fotoğraf değil tabi ki. Eski İzmir halkının yaşam alışkanlıklarını ve adetlerini de  sizlerle paylaşacağım. Bunun haricinde farklı dönemlere ve günümüze ait şeyler de göreceksiniz elbette.

Umarım zihnimde canlandırdığım şeyleri gerçekleştirebilirim. Başarılı olup olmadığımı sizlerle beraber adım adım göreceğiz.

Sevgiler...